sınırı geçmek

passer dans la rue — sokaktan geçmek

Je suis passé devant chez toi. — Senin evinin önünden geçtim.

laisser passer qqn — birinin geçmesine izin vermek

passer d'une pièce à une autre — bir odadan başkasına geçmek

passer par Paris — Paris'ten geçmek

La douleur est passée. — Ağrı geçti.

Le temps passe vite. — Zaman çabuk geçiyor.

Ce film passe au cinéma. — Bu film sinemada gösteriliyor.

passer à la radio — radyo yayınına çıkmak

passer en seconde — lise bire geçmek

passer pour mort — ölü sayılmak

passer du temps à faire qqch — bir şey yapmakla vakit geçirmek

passer une mauvaise journée — kötü bir gün geçirmek

passer ses vacances à la campagne — tatilini kırlık yerde geçirmek

passer une robe — üstüne elbise geçirmek

passer qqch à qqn — birine bir şey vermek

passer un examen — sınav geçmek

passer le pont — köprüyü geçmek

passer la frontière — sınırı geçmek

passer la frontière — sınırı geçmek

Ils ont franchi le mur. — Onlar duvarı atlayıp geçtiler.

franchir la frontière — sınırı aşmak

franchir la ligne d'arrivée — bitiş çizgisini geçmek

franchir la porte — kapı eşiğini geçmek

franchir une distance de 1000 kilomètres — 1000 kilometrelik bir uzaklığı geçmek

Je suis repassée devant chez lui. — Bayın evinin önünden yeniden geçtim.

Je repasserai chez lui demain. — Yarın ona yeniden gideceğim.

repasser la frontière — sınırı yeniden geçmek

repasser un examen — yeniden sınava girmek

repasser un film — bir filmi yeniden göstermek

Il a repassé le disque trois fois. — CD'yi yeniden üç kere dinletti.

repasser une chemise — bir gömleği ütülemek

dépasser une voiture — bir arabayı sollamak

dépasser une limite — bir sınırı aşmak

dépasser une date — bir tarihi aşmak